Tarih boyunca insanların sosyal ortamda anksiyete yaşamaları araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Ancak bu tür anksiyeteye verilen adıyla “sosyal anksiyete” tanımı ilk defa, insanların diğerleri tarafından dikkatle izlendiklerini düşündükleri ya da performans sergilemeleri gereken durumlarda deneyimledikleri yoğun anksiyete şeklinde yapılmıştır (Marks ve Gelder 1966).
Anksiyete bozukluğu, psikolojik rahatsızlıklar arasında yer almaktadır. Toplumun yaklaşık %18'ini etkisi altına alan bu problem daha çok arttığında hastalık seviyesine gelebilmektedir. Sosyal Anksiyete, Anksiyete Bozuklukları içinde yer alır ve toplum tarafından genellikle “Sosyal Fobi” olarak anılır. Sosyal Anksiyete Bozukluğu kişide hastalık seviyesine yaklaştıkça , hayat kalitesini düşürmeye başlar.
Temelde kelime anlamı kaygı olarak bilinen anksiyete, tehlikeli ve olağanüstü durumlarda vücudun hayatta kalması için meydan okuma sinyalini veren bir uyarandır. Normal düzeyde kaygı, yaşayan her canlının hayatta kalabilmesi için ihtiyacı olan bir duygudur. Fakat bilişin hastalık düzeyine ulaştığında, gereksiz ya da gerçekte var olmayan düşünceleri vücuda yanlış sinyaller göndererek olağan durumlarda bile olağanüstü kaygı duymamıza neden olur. Bunun sonucunda kalp hızlanması, nefes alışverişinin artması, kaslarda gerginlik gibi durumlar yaşanır. Bunun gerçek kaygı duyulacak yerlerde yaşanması kişiyi tedirgin etmezken, olağanüstü kaygı duyulan yerlerde bu duyumlar kişiyi oldukça rahatsız etmektedir.
Adından da belli olduğu üzere, Sosyal Anksiyete Bozukluğu ; sosyal ortamlarda aşırı korku ve kaygı duyulması durumudur. Bu rahatsızlığa sahip kişiler , yeni bir ortama girdiğinde, insanlarla konuşmakta, tanışmakta yani sosyal olan her ortama katılmakta zorluk çekerler. Sosyal Anksiyete utangaçlıktan farklı bir durumdur. Burda asıl dikkat çekici olan nokta, kişinin bu düşüncenin mantıksız ve saçma olduğunu bilmesi ve üstesinden gelmek için kendinde yeterli gücü bulamamasıdır.
Sosyal Anksiyete genellikle çocukluk veya ergenlik çağında başlar ve genellikle bu kişiler başkaları tarafından utangaç, içe dönük, sessiz, geri çekilmiş, mesafeli ve ilgisiz kişiler olarak görülür. Aslında bu durum Sosyal Anksiyete yaşayan biri için tam tersi olabilir. Burada kişi utangaç değildir sadece yaşayabileceklerinden dolayı kaygı duyuyordur. Bir eylemi başkalarının yanında yapmaları gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar.
Sosyal Anksiyete ölçeğine göre; Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeğinde belirlenmiş sosyal fobiklerin kaygı duyacağı ve kaçınma davranışı gösterebileceği durumlar şunlardır:
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi) Belirtileri) Nelerdir?
Sosyal Anksiyete Bozukluğunda korkulan durumla karşılaşıldığında bedensel belirtiler ortaya çıkar. Bunlar;
Bunların yanı sıra bazı kaçınılan durumlar olabilir. Bunlar;
Bu durumlarla karşı karşıya kalındığında genellikle kişide “ yetersizlik, beğenilmeme, sevilmeye layık görülmeme, hata yapacak olma, mükemmel olamamaktan korkma, kusurlu hissetme, güçsüzlük hissetme” gibi düşünceler eşlik eder. Bu düşünceler sonucunda da kaçınma durumu gerçekleşir.
Sosyal Anksiyete’ye (Sosyal Fobiye) Ne Sebep Olur?
Sosyal Anksiyete Bozukluğuna sahip olmak için tek bir sebep olmayabilir. Sosyal Anksiyete’nin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, günümüze kadar gelen araştırmalarla birlikte bazı tahminler genetiğin, biyolojik ve çevresel faktörlerin etkisi olduğu konusunda hemfikirdir. Kişinin kalıtımıyla birlikte yaşadığı olumsuz deneyimler bu bozukluğun oluşmasına zemin hazırlamıştır. Çevresel faktörler için aile yaşantısı, yetiştirilme biçimi, erken döneminden itibaren yaşantıları, aşırı korumacı bakım veren bu bozukluğa katkıda bulunabilir.
Genellikle yakın çevresinde sosyal fobiye sahip kişilerin bu bozukluğa yakalanma ihtimali bir miktar daha yüksektir. Eğer bu duruma yatkınlık varsa ve kişinin çevresi de buna uyumluysa Sosyal Fobi için alt yapı hazır demektir. Yetişme tarzı ve çevre bu anlamda çok önemli etken taşımaktadır. Çocukluk çağından itibaren aşırı çekingen olan kişilerde, gelecekte Sosyal Anksiyete gelişme riski daha yüksektir. Bunun yanı sıra kişinin maddi durumu, sosyal statüsü, eğitim düzeyi, ilişki durumu da bu rahatsızlığı etkileyen önemli faktörlerdendir.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi) Tanısı Nasıl Konur?
Sosyal anksiyete bozukluğu tanısı için belirli bir tahlil yoktur. Psikolog ve Psikiyatristler tarafında yapılan bazı ölçeklerle ve detaylı bir geçmiş deneyimle ve bugünün bilgisiyle, kişinin anlattıklarından yola çıkarak tanı konmaktadır. Bunun için doktorunuzun sizden istediği belirtileri ve yaşadığınız sorunları detayıyla anlatmanız, teşhis için yeterli olabilmektedir.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi) Nasıl Tedavi Edilir?
Sosyal ankiyete bozukluğu, çoğunlukla doğru tedaviyle iyileştirilebilir bir rahatsızlıktır. Sosyal anksiyete bozukluğu için çok sayıda tedavi türü mevcuttur. Tedavi ihtiyacı ve sonuçları kişiden kişiye değişiklik gösterir. Kişinin ihtiyacı dahilinde profesyonelce yönlendirme yapmak gerekir. Bazı kişiler için sadece bir tedavi tipi yeterliyken bazı kişilerde ise birden fazlası gerekebilir.
Sosyal anksiyete bozukluğu en etkili tedavi Bilişsel Davranış Terapisidir. Kimi zaman kişinin semptomları rahatsız edecek boyuttaysa ilaç tedavisine ihtiyaç duyulabilmektedir. İlaç tedavisi ve terapi desteğiyle kişi daha hızlı ve etkili sonuçlara ulaşabilmektedir.
Bilişsel Davranışçı Terapinin Sosyal Anksiyete Bozukluklarının tedavisinde en etkili yöntem olduğu araştırmalarca kanıtlanmıştır. Tedavi Sosyal Anksiyete Bozukluğu’nda genellikle maruz bırakma tekniğiyle ilerler ve fayda sağlar. Eğer kişi, terapistin verdiği görevleri yerine harfiyen getirebilirse bu durumdan kalıcı olarak kurtulabilmektedir. Terapistin uyguladığı program basitten zora doğru ilerlemektedir. Bilişsel davranışçı terapisinden sonra rahatsızlığın tekrar etme olasılığı oldukça düşüktür.
Tedavinin Bilişsel kısmında kaygı, endişe ve korku gibi durumları tanıyı , bu durumlarla başa çıkabilme becerisi öğretilir ve kişi tedaviden sonra bunları kendi kendine yapabilir hale gelir. Tedavinin davranışçı kısmında ise kaygı uyandıran unsurlar ele alınır. Kişinin bilişsel düşüncelerinin sonucu olan davranışlarla karşı karşıya gelinerek, sistematik olarak bunları değiştirmesi ve kurtulması sağlanır. Bu durumlar kişiye en başta zor gelse de, pekiştirme sayesinde kişinin başta yaşadığı duygular hafiflemeye başladıkça kaçınma davranışlarında da sönme meydana gelir. Buna ek olarak kişinin olası kaygı durumlarında rahatlayabileceği bazı gevşeme egzersizleri öğretilir.
Grup terapisi de Sosyal Anksiyete Bozukluğunu yenmede oldukça faydalı ve etkin terapi biçimidir. Kişi grup terapisiyle yalnız olmadığını hissettiğinde, cesaret anlamında daha güçlü olur ve grup terapisi bu rahatsızlığa sahip olan kişi için kalabalık ve yeni bir ortam olacağından dolayı doğru tercihler arasında sayılabilir.
Genel anksiyete tedavilerinde kullanılan diğer yöntem ise ilaç tedavisidir. İlaç tedavisi olarak genellikle selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) kullanılır ve kişinin tüm bunlarla mücadele etmesinde kişiye oldukça kolaylık sağlar. İlaç tedavisi genellikle 3-4 haftadan itibaren fayda göstermeye başlar ve en az 6 ay kadar kullanılması gerekir. Kişi terapiyi ve ilaçları, bu sorunların kendi için artık sıkıntı yaratmadığını düşündüğünde psikolog ve psikiyatri görüşlerini alarak tedavi tamamlanır hale gelir.
Eğer sizde yukarıda ki belirtiler ve durumlardan dolayı sıkıntı yaşıyorsanız, tedavisi mümkün olan bu bozuklukla ilgili en kısa sürede alanında uzman kişilerden yardım almanızı öneririm.
Kaynakça
https://www.alpha-psychiatry.com/Content/files/sayilar/78/122-129.pdf