Bireylerin başarılarını hak etmedikleri düşüncesi içinde olmaları ,bu durumu şansa bağlamaları, başarılarından sürekli şüphe duymalarına ve kendilerini sahtekar gibi görmelerine verilen isim imposter sendromudur. İmposter sendromu tahmin edilenin aksine bu durum patolojik bir hastalık değildir.Kökleri klinik psikolojide olan bilim adamları, sahtekarlık olgusunu ağırlıklı olarak, sahtekarlık duyguları yaşayan bireylerden kaynaklanan bir kişilik özelliği olarak tasvir etmişlerdir bu sendromu. İmposter sendromu kişilerin tükenmişlik, içsel motivasyon kaybı, başarıya ilişkin suçluluk ve utanç gibi durumlar ve mükemmeliyetçilik, dışsal ve içsel standartlar, beklentileri karşılayamadıklarında hissettikleri yetersizlik algısı ile hayata karşı genel bir tatminsizlik yaşamalarına sebep oluyor.
İmposter sendromunu ilk kez 1978’de ABD’li psikologlar Pauline Rose Clance ve Suzanne Imes tarafından ortaya konuştur.Başlangıçta bu araştırma başarılı kadınlar üzerinde yapılan araştırma üzerinden ortaya konuldu fakat daha sonra bu araştırmanın yetersiz kalındığı düşünüldü ve birçok alanda görüldüğü belirlendi.
İmposer sendromunun belirtileri ile ilgili oldukça fazla akademik çalışma var elimizde peki tedavisi gibi konularda elimizde ne var? Tedavisi için net bir yöntem bulunmamakta fakat imposter sendromuna depresyon ve kaygı bozukluğunun eşlik ettiği bir çok durum olduğundan böyle tedavi alınabiliyor.
Kaynakça
https://books.google.com.tr/books?hl=tr&lr=&id=RKEiEAAAQBAJ&oi=fnd&pg=PA3&dq=%C4%B0MPOSTER+SENDROMU&ots=M0dJHtoxd0&sig=KEfCl625jUmTTz9yIUCNAOUVx_g&redir_esc=y#v=onepage&q=%C4%B0MPOSTER%20SENDROMU&f=false