Açlık duygusu beynimizin içindeki ‘Hipotalamus’ adı verilen bir bölüm tarafından yönetilir. Bu bölüm vücuda giren besinlerin yağ, protein ve karbonhidrat gibi değerlerini süzer ve vücuda ‘Bu alım 3-4 saat boyunca bize yeter.’ sinyalini göndererek açlık hissini kapatır. Yani midemizin dolu olduğunu ve yemek yeme ihtiyacımızın ortadan kalktığını bu şekilde vücudumuza iletir. Peki, gerçekten insanların açlık durumu sadece midelerinin boşluğu ya da doluluğundan mı kaynaklanıyor yoksa zihinlerinin neye yönlendiğinden mi?
Açlığı etkileyen iç ve dış faktörler vardır. İç faktörler, herkesin bildiği üzere fizyolojik olarak vücudumuzun besine ihtiyaç duymasıdır. Dış faktörler ise; porsiyon boyutu, hafıza gibi etkileri ele alan normatif faktör, gıda özellikleri (tat, koku vb.) üzerinde duran duyusal faktör ve sosyal çevrenin etkisini ele alan sosyal faktör olarak üçe ayrılır.
İnsanlar genellikle önündeki bir tabak yemeği bitirmeyi arzularlar. Yapılan bir deneye göre, bir grup insana normal boy kasede çorba verilirken diğer gruptaki insanlara, onlar fark etmeden sürekli doldurulan bir kasede çorba veriliyor. İkinci gruptaki insanlar diğer gruba göre %73 daha fazla çorba içmesine rağmen diğer gruba göre daha tok hissettiklerini söylemediler. Bu deney bizlere açlık durumunun sadece mide doluluğu ile değil zihnimizin nasıl koşullandığı ile de alakalı olduğunu gösteren normatif faktörleri tanımamızı sağlıyor. Bir diğer deneyde ise hafızamızın yemek yeme üzerindeki etkisine bakılıyor. Bir grup amnezi hastasına (Amnezi hastaları, yeni deneyimleri ve bilgileri hafızalarında tutmakta sorun yaşamaktadır.) öğle yemeklerini yedikten 30 dakika sonra yeni bir öğün götürülmüş ve hastalar bu öğünü tüketmişlerdir. Bu ikinci öğünden sonra da bu deney tekrarlanmış ve hastalar tekrar yemek yemişlerdir. Bu durum yine açlığın sadece midenin doluluğu ve boşluğu ile alakalı olmadığının göstergesidir.
İnsanların aç hissetmelerinin sadece midelerinin boşluğundan kaynaklanmadığını gösteren bir diğer örnekte ise, bir gruptaki tok olan insanların her birinin çikolata tatması, koklaması ya da izlemesi sağlanmıştır ve sonraki süreçte takip edilmiştir. İnsanlar tok olmalarına rağmen dıştan gelen bu duyusal durumdan dolayı çikolata yeme oranları artmıştır. Duyusal faktörlerin etkisi de insanların açlık durumlarını yakından etkilemektedir.
Sosyal ortamdaki etkilerin de açlık durumu üzerinde bir hayli etkisi vardır. İnsanların bir sosyal ortamda bulunarak başkalarının yanında yemek yedikleri zamanda, tek başına yemek yedikleri zamana göre %60 daha fazla yemek yenildiği gözlemlenmiştir. Bir diğer sosyal etki ise birlikte yemek yediğiniz kişinin ne kadar yediği ile sizin yemek yeme miktarınızın pozitif bir şekilde orantılı olmasıdır yani karşıdaki kişi ne kadar fazla yerse ister istemez ona ayak uyduracaksınız.
Açlık durumu belli bir zaman boyunca sadece fizyolojik olarak değerlendirilmiştir. Bu günlerde ise psikolojinin bu konuda dışarı itilmemesi gerektiğini biliyoruz. Kalori alımı, diyetler, egzersizler bunların hepsi açlık durumu ve kilo kaybı/alımı gibi konularda etki ediyor fakat insanların psikolojik durumunun da bunların üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu göz ardı etmek pek mantıklı gelmiyor. Yukarıda anlattığımız faktörlerin her biri açlık durumunu bazen vücudun fizyolojik yapısından daha fazla etkileyen faktörlerdir.
Kaynakça
Graziano, M. (2016). Hunger Mood. Aeon.
Kornell, N. (2014). Hunger Comes From Your Mind, Not Just Your Stomach. Psychology Today.